“Ayvalık'ta Sessiz Sinema Günleri”
Evet ilginç bir başlık değil mi?”Sinema Günleri” “Yazlık Sinema Günleri” “Gezici sinema Günleri” vb başlıklar çoğaltılabilir.. “Sessiz Sinema Günleri” belki de dünyada bir ilkti. Sinema yaşamım boyunca hep ilkleri yapmak,başarmak gibi bir hedefim olduİlk bilim-kurgu “BADİ”,ilk tüp bebek konusu”Candan sevmeli”,ilk Hakan Ural filmi”MAVİ YOLCULUK”,ilk hayali ihracat filmi”YEDİ...UYUYANLAR, özel kanallarda ilk dizi “SAVCI” ve daha niceleri...
“Ayvalık'ta Sessiz Sinema”...2001 de 1904'lerden bir rum evi alıp restarasyon sonrası DREAM HOUSE(Düş-rüya evi) oluşumu içinde iken cam önünde duran 16mm lik bir gösterici makineninbir çift tarafından ilgiyle ve heyecanla izlendiğini farketmemle başladı serüven..Tanıştık.Ayvalık'ta tanıdığım ilk insanlardı. 30 yıl sinema yorgunluğu-emeklilik dönemi falan derken olay başladı.
Bu başlangıcın mimarı Funda Eti idi. Çok küçük yaşlarda bez bebeklerlerle oynaması gereken bu kız,babasının ona verdiği 8 mm lik göstericiye sarılıyor,konuşuyor,film makaralarını gösteriyor ve de çırpınıyor “Sinema Günleri” yapalım diyor, önceleri komik geliyor bana sessiz sinema günleri..Yeni geldiğim bir kent,insanları-çevresi yeni yeni yerleştiğim evin sorunları bir tarafta,diğer tarafta “yapalım-yaparız” diye tutturan Funda. İleriki günlerde onu daha iyi tanıdıkça,İşte zafer Par'ın dişisi demiştim. Vakur-hırslı-delikanlı-korkusuz ve onu ailece de tanıdıktan,hikayelerini dinledikten sonra;hep onun filmini-hikayesini yapmak istemişimdir.Ancak benim süregiden film çekimleri,onun engin denizlerdeki arayışları ve finalde 30 yaşında üç çocuklu bir anne oluşu ile noktalanmıştı.
Uzatmayalım..gelelim 2003'e.sanırım şubat sonları idi. Baba dostu,değerli büyüğüm Araştırmacı-yazar Ahmet Yorulmaz'ın “AYVALIK'ı GEZERKEN” isimli kitapçığındaki şu cümleler beni de hırslandırdı.. ”YIL 1924..Kurtuluş savaşından yeni çıkmış bir ülkede su yok.elektrik yok..ege'de uçtaki bir kasaba da Ayvalık'ta sinema var.” Müthiş cümlelerdi bunlar yıl 1924... Antalya Altın Portakal etkinlikleri 1964 de,ondan az değil 40 sene önce Ayvalık'ta sinema var!.Funda'nın da ısrarı ve hırsıyla kütüphane salonlarını,gittiğimiz okulların sınıflarını gazete kağıtları-siyah fon kartonları ile karartıp,beyaz çarşaftan yaptığımız perdemizle 2800 öğrenciye ulaşmıştık.İnanılmaz idi.Daha da inanılmazı tüm bu çocuklardan sadece 17'si sinema salonu ve film olgusu ile tanışmış diğerleri bi haberdi.Ama onların sessiz sinemadan duydukları zevk-kahkaha-çığlıkları hala kulağımdadır. Neler mi oynattık,tamamı Funda'nın arşivinden Lorel-Hardy,Şarlo,James Stewart'ın kovboy filmleri. Ben başlangıçta film-sinema nedir.Kemal Sunal(çocukların favorisi idi zaten,o örnekle herşeyi daha çabuk kavrıyorlardı)kimdir,ben neler yaptımla bitiriyor ve filme geçiyorduk.Bir sınıf gidiyor,dışarıda yeni gelen sınıfların uğultusu duyuluyordu.. Hep tek olan makinenin bir azizlik yapacağından korkardım.Arıza makineden değil Funda'nın rahatsızlığından gelince paniklemiştim.Yıllarca bi kenarda bekleyen filmler adeta kurumuş çat çat diye dişlilere takılıyordu,devamını getiremiyeceğim dediğim ,salon dışında bekleyenlere iptali söyliyeceğim anda kurtarıcı gelmişti.Funda ,iki büklüm acılar içinde vbe elinde serum şişesi “geldim,devam”dedi.
22-23 yaşlarında idi sanırım o zamanlar,akranları fingirdeşirken o hep ideallerini gerçekleştirmek için hırsıyla ön plana çıkıyordu.Bunu ilk kez sabahın köründe Altınova'ya gidişimizde,durakta beni beklerken bulduğum gün anlamıştım.Son derece saygılı-hırslı-kültürlü bu kızcağız sinema adına bir kazançtı, 2004 te ilk düşünü gerçekleştirdi “BOHEM” sanat evini açtı.Ayvalık'lıları resimle-sanatseverlerle buluşturan sergiler açtı.O tarihten sonra da görüşemedik..
Yıl 2005 “AYVALIK YAZLIK SİNEMA GÜNLERİ”.Onu da bu başlıkta yazmaya çalışacağım.Site günden güne güncelleşiyor ve yılların birikimilerini de aktarmak da zor oluyor.Yavaş yavaş,fırsat yarattıkça paylaşacağım çok şeyler olacak..Sevgi ile..